Son günlerde dünya gündeminde yerini iyice sağlamlaştıran bir gelişme, ABD basını tarafından ortaya atıldı. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun, 2024 yılında İran’a saldırma kararını verdiği ileri sürüldü. Bu iddia, hem uluslararası ilişkiler açısından büyük bir etki yaratması beklenen bir durumu işaret ediyor hem de Orta Doğu’daki güç dengeleri üzerinde önemli bir tartışma başlatıyor.
İran ve İsrail arasındaki gerginlik, 1979 İslam Devrimi’nden bu yana her geçen yıl artarak devam ediyor. İran’ın nükleer programı, İsrail için bir tehdit olarak algılanıyor ve bu durum, Tel Aviv’in Tahran’a karşı bir dizi askeri operasyon gerçekleştirmesine sebep oldu. Özellikle son yıllarda, İran’ın bölgedeki Şii milis gruplarını desteklemesi ve bu grupların İsrail’e karşı düzenlediği saldırıları artırması, Netanyahu hükümetinin askeri eylem planlarını destekleyen bir zemin hazırladı.
2010'lu yıllarda, İran’ın nükleer programına yönelik Suudi Arabistan ve ABD ile iş birliği yapan İsrail, bölgede güçlü istihbarat operasyonları yürütmüş, çeşitli zamanlarda İran’a karşı siber saldırılar düzenlemiştir. Ancak Netanyahu’nun 2024 yılında gerçekleştirmeyi planladığı yeni bir askeri müdahale, endişeleri daha da derinleştirmiştir. Reuters ve diğer birkaç ABD haber ajansı tarafından duyurulan haber, uluslararası arenada büyük yankılar uyandırmaktadır.
Netanyahu’nun askeri saldırı kararı, yalnızca İran değil, aynı zamanda ABD ve diğer büyük güçler için de önemli stratejik sonuçlar doğurabilir. Bu tür bir adım, Orta Doğu'da bir savaşın kapısını aralayabilir ve bölgedeki ülkelerin güvenlik politikalarını derinden etkileyebilir. Özellikle de İran’ın nükleer silah kapasitesinin artış göstermesi ve Batılı ülkelerin bu duruma karşı alacağı tavır, dinamikleri önümüzdeki yıllara taşımaktadır.
ABD yönetimi, Netanyahu’nun bu kararını olumsuz bir gelişme olarak değerlendirebilir. Çünkü, potansiyel bir askeri müdahale, zaten gergin olan ABD-Iran ilişkilerini daha da kötüleştirebilir. Ayrıca, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) ile İran arasında devam eden müzakerelerin de sekteye uğraması muhtemel. Netanyahu’nun 2024 yılı için düşündüğü saldırı planının detayları henüz netlik kazanmasa da, kimyasal silahlar ve siber savaş teknolojilerinin kullanımı gibi unsurların bu plana dahil edilmesi, planın ciddiyetini artırmaktadır.
Medya kuruluşlarına yansıyan haberlere göre, Netanyahu’nun bu kararı, iç politikada da önemli bir rol oynamaktadır. Ülkesinde yaşanan ekonomik sıkıntılar ve siyasi çalkantılar, Netanyahu’nun destek bulmak için milli bir tehdit yaratma çabasını beraberinde getirmektedir. İç siyasetteki bu tür hamleler, genellikle liderlerin kamuoyunu birleştirme çabasının bir parçası olarak görülmekte, ulusal güvenlik gerekçesiyle meşrulaştırılmaktadır.
Sonuç olarak, Netanyahu’nun 2024’te İran’a yönelik askeri bir müdahale gerçekleştirme kararı, Orta Doğu’daki dinamikleri değiştirebilecek bir adım olarak değerlendirilmektedir. Hem Türkiye hem de diğer bölge ülkeleri, bu gelişmeleri yakından takip etmeye başlamış durumda. İran’ın tepkisi, bölgedeki diğer aktörlerin tavrı ve uluslararası kuruluşların yanıtları, bu sürecin nasıl ilerleyeceği açısından çok belirleyici olacaktır. Tüm bu gelişmeler ışığında, önümüzdeki yıllar Orta Doğu için kritik bir dönüm noktası olabilir.