Yemen merkezli Husi milisleri, 2023 yılının Ekim ayında İsrail'in başkenti Tel Aviv'deki Ben Gurion Havalimanı'na yönelik bir füze saldırısı düzenledi. Bu olay, Ortadoğu'da gerginliğin tırmanmasına ve bölgedeki güvenlik dinamiklerinin yeniden şekillenmesine neden oldu. Husi milislerinin saldırısı, sadece İsrail için değil, global çapta bir alarm durumu yarattı ve dünya genelinde tepkilerle karşılandı. Peki bu saldırının arka planı ne? Husi milisleri kimdir ve bu tür saldırılar ne anlama geliyor? İşte detaylar.
Husiler, 1990'ların başından itibaren Yemen'in kuzeyinde ortaya çıkan ve kendilerini bir Şii hareketi olarak tanımlayan bir gruptur. 2014 yılında Yemen'deki iç savaşın patlak vermesiyle birlikte, Husilerin kontrolü altındaki bölgeler genişlemeye başladı. Suudi Arabistan ve koalisyon güçleri, Husilere karşı operasyonlar düzenleyerek Yemen'i istikrara kavuşturmaya çalışsalar da, bu mücadele zamanla bir çıkmaza girdi. Husiler, bu süreçte fon ve askeri destek sağlamaları nedeniyle İran ile olan ilişkilerini de güçlendirdi. Özellikle füze teknolojisi alanında ciddi ilerlemeler kaydeden bu grup, yüksek teknoloji ürünü füzeleri ve insansız hava araçları (İHA) ile dikkat çekiyor.
Ben Gurion Havalimanı'na yapılan bu saldırı, Husilerin yalnızca Yemen içindeki hedeflere odaklanmadığını, aynı zamanda uluslararası alanda da bir etki yaratarak İsrail'e mesaj göndermek istediklerini gösteriyor. Saldırının gerçekleştiği hafta, Filistinli grupların da İsrail’e karşı düzenlediği saldırılarla birlikte, bölgedeki tansiyonun oldukça yüksek olduğu bir döneme denk geliyordu. Bu durum, Husilerin sadece kendi ulusal çıkarlarını değil, aynı zamanda İsrail karşıtı bir koalisyon oluşturma çabalarının da bir parçası olarak değerlendiriliyor.
Saldırının hemen ardından, İsrail hükümeti konuyu ciddiyetle ele alarak güvenlik önlemlerini artırdı. Ben Gurion Havalimanı, ülkenin en önemli uluslararası ulaşım noktalarından biri olduğu için, bu saldırı sadece bir askeri hedef değil, aynı zamanda bir sembol niteliği taşıyor. Başbakan Benjamin Netanyahu ve güvenlik yetkilileri, Husilerin aslında İran'ın genişletme politikasının bir parçası olduğunu ve bölgedeki istikrarsızlık için büyük bir tehdit oluşturduğunu açıkladı. Bu doğrultuda, İsrail’in hava savunma sistemleri olan Iron Dome’ın etkinliği yeniden değerlendirilmekte ve gerekli iyileştirmeler üzerinde çalışmalar yapılmaktadır.
Husilerin gerçekleştirdiği bu tür saldırıların, Ortadoğu genelinde bir domino etkisi yaratabileceği konusunda endişeler artıyor. Uzmanlar, böylesi bir saldırının genel olarak bölgedeki güvenlik dengesini sarsabileceğini ve yeni çatışmalara zemin hazırlayabileceğini belirtiyor. Ayrıca, İran’ın Husilere verdiği destek sayesinde, bu tür saldırıların gelecekte artabileceği ve İsrail’in yanı sıra diğer komşu ülkeleri de hedef alabileceği uyarıları yapılıyor. İran ile Suudi Arabistan arasında yürütülen diyalog girişimlerinin bu durumdan nasıl etkileneceği ise, global diplomasi açısından kritik bir soru işareti olarak öne çıkıyor.
Saldırının hemen ardından uluslararası toplumun çeşitli kesimlerinden gelen tepki ve kınamalar, olayın ciddiyetinin farkında olunduğunu gösteriyor. Birçok ülke, Husilerin bu tür saldırılardan vazgeçmesi ve barış sürecine odaklanması gerektiğine vurgu yaptı. Özellikle ABD ve Avrupa Birliği, mezhepsel çatışmaların sona ermesi gerektiğini belirterek, Yemen'deki insani krizin de ele alınmasını istiyor. Bu müdahaleler, Husilerin uluslararası alanda daha fazla meşruiyet kazanmasına yönelik bir engel oluşturmaya çalışmakta.
Sonuç olarak, Husilerin Ben Gurion Havalimanı'na düzenlediği füze saldırısı, sadece bir askeri eylem değil, aynı zamanda Ortadoğu'nun karmaşık dinamiklerinin bir yansımasıdır. Saldırı, bölgedeki gerginlikleri artırmakla kalmadı, aynı zamanda uluslararası toplumların dikkatini yeniden bölgeye çekti. Bu tür eylemlerin sayısının artması durumunda, Ortadoğu’daki güvenlik dinamiklerinin daha fazla tehdit altında kalacağı ve bundan Türkiye, İran, Suudi Arabistan gibi ülkelerin de etkileneceği beklentisi bulunuyor. Bölgesel ve uluslararası işbirlikleri ile bu tür saldırılara karşı nasıl bir duruş sergilenmesi gerektiği ise, önümüzdeki günlerde daha netlikle ortaya çıkacaktır.