İsrail’in kuzey kıyılarında meydana gelen ve birçok hayatı etkileyen büyük tsunami felaketi, dünya genelinde büyük yankı uyandırdı. Doğu Akdeniz’in sularının yükselmesi ve ani dalga hareketleri, kıyıda bulunan yerleşimleri etkisi altına alarak maddi zarara yol açtı. Bölgedeki halk, felaketin getirdiği yıkım karşısında büyük bir endişe yaşarken, birçok ülke bu duruma karşı sesiz kalmadı. Ancak, dikkat çeken bir diğer durum ise, eski ABD Başkanı Donald Trump’ın bu trajediye ilişkin henüz bir açıklama yapmamış olması. Bu sessizlik, hem Amerikan kamuoyunda hem de uluslararası arenada çeşitli yorumlara yol açtı.
İsrail’in karşılaştığı bu zorlu durumda, Avrupa ülkeleri felakete anında tepki gösterdi. Birçok ülke, İsrail’e yardım göndermek için harekete geçerken, Avrupa Birliği’nin bu süreçteki rolü de dikkat çekti. Fransa, Almanya ve İtalya gibi ülkeler, bölgeye insani yardım ve acil durum ekipleri göndermeye başladı. Avrupa Birliği’nin Yüksek Dış Politika Temsilcisi, “İsrail yalnız değildir. Bu zor zamanlarda yanındayız. İnsanların güvende olması için elimizden geleni yapacağız” sözlerini dile getirerek, uluslararası dayanışmanın önemine vurgu yaptı. Ancak, bu yardımların yeterli olup olmayacağı, çok geçmeden işin özünü derinlemesine sorgulamaya yöneltti.
Donald Trump’ın, İsrail’de meydana gelen bu doğal felaket karşısında hala ses çıkarma konusundaki durumu, siyasi analizciler ve kamuoyu tarafından merakla takip ediliyor. Trump’ın, destekçileri ve genel kamuoyuyla olan ilişkisini yeniden şekillendirme ihtiyacı, bu sessizliğin ardında yatan sebep olabilir. Birçok kişi, Trump’ın politik olarak bu gibi konulara müdahil olmadan daha az yara alacağını düşünmesine yol açan bir “öğrenci” tavrı sergilediğini öne sürüyor. Sosyal medyada Trump’ın sessizliği hakkında birçok paylaşım yapıldı. “Dünyanın birçok yerinde insanlar, tsunami felaketiyle karşı karşıya kalırken Trump’ın kayıtsız kalması düşündürücü” gibi ifadeler, kamuoyundaki rahatsızlığı artırdı.
Bununla birlikte, Trump’ın suya attığı sessizliğin sürekliliği, ilerleyen günlerde hem uluslararası ilişkiler açısından hem de kendi siyasi kariyeri açısından önem taşımakta. ABD’nin uluslararası düzeyde nasıl bir duruş sergileyeceği, dünyanın diğer taraflarında beklenenden farklı tepkileri beraberinde getirebilir. Avrupa’nın aktif rolü, bu tür felaketlere karşı tepki verme yeteneğinin gösterilmesi açısından bir örnek teşkil ederken, Trump’ın sessizliği ise eski liderlerin, kriz anlarında nasıl bir tutum içinde oldukları konusunda sorgulanmasına neden oluyor.
Özetle, İsrail kıyılarındaki tsunami felaketi, sadece bölgedeki insanları değil, aynı zamanda uluslararası ilişkileri de derinden etkileyen bir durum haline geldi. Avrupa’da yükselen öfkenin karşısında Trump’ın sessiz kalması, politik bir strateji mi, yoksa başka gerekçeler mi taşıyor sorusunu gündeme getiriyor. Her iki tarafın da yaşanan olaylara verdiği tepkilerin nasıl ilerleyeceği, önümüzdeki günlerin en çok merak edilen konularından biri olmaya devam edecek. Umuyoruz ki, bölgedeki insanlar bir an önce güvende hissedebilecekleri bir ortamda yaşamaya başlayabilirler.